Efes Antik Kenti

Efes Antik Kenti

Kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına dayanan ve Helenistik dönemden tutunda Roma, Bizans (Doğu Roma), Beylikler ve Osmanlı dönemlerine kadar aktif yerleşim yeri olarak kullanılan o soylu şehir; Efes.

Asırlar boyu üstün şehir planlama örneği oluşuyla, büyük öneme sahip bir liman kenti olmanın getirdiği ticaret merkezi özelliğiyle, binlerce yıl çok zengin kültüre sahip uygarlıklara ev sahipliği yapmasının kaçınılmaz sonucu olarak bir kültürler beşiği oluşuyla, Hristiyanlığın Hac merkezi olarak kabul görülmesi ve asırlardır bir dini merkez olma özelliğiyle; Efes tarihin bir parçası değil tarihin ta kendisi desek yanlış olmaz sanırım.

İlk Kuruluş Dönemi

Efes’in ilk olarak tarihte amazon adıyla anılan kadın savaşçılar tarafından kurulduğu ve hatta isminin Arzawa (Ana Tanrıça Kenti) Krallığı’nın bir şehri olan Apasas’tan geldiği rivayet edilir. Bu döneme dair çok net bilgiler bulunmasa da uzun yıllar bu bölgede yerli halkın yaşadığı düşünülüyor.

Roma Dönemi ve İkinci Kuruluş Dönemi (Efes’in Efes Oluşu)

Öncesinde küçük bir yaşam merkezi olduğu düşünülen bölgenin önem kazanıp güçlenmesi Atina Prensi Androklos eliyle başlıyor. Efes Antik Kentin de bulunan Hadrianus Tapınağı girişinde Efes’in kuruluşunu anlatan şu cümleler bulunuyor; Atina kralı Kodros’un cesur oğlu Androklos, Ege’nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’nın kâhinlerine danışır. Kâhinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar… Kaystros (Küçük Menderes) Nehri’nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler… (https://tr.wikipedia.org/wiki/Efes, tarih yok)

Androklos ile başlayan Efes’in büyüme süreci M.Ö. 129 yılında Bergama Kralı Attolos’un bölgeyi Romalılara miras olarak bırakmasıyla zirveye ulaşmıştır. Miras olarak koca bir ülke bırakmak baya ilginç bir durum olsa da Efes’e yaramış neyse ki J Bu tarihten sonra Efes tarihçilere göre Asya’da bulunan en önemli ticaret merkezi haline gelir. Ayrıca burada açılan felsefe okulu da önemli bir merkez olmasında büyük rol oynamış.

Hristiyanlığın ortaya çıkışıyla birlikteyse şehir önce incilin önemli isimlerinden Aziz Paul’ün bir süre burada bulunması ve burada vaazlar vermesiyle, sonraları ise Aziz John ve Bakire Meryem’in buraya gelişi ile dini bir merkez haline gelmiştir. Bu tarihten itibaren altın çağını yaşayan Efes bir süre sonra sık sık el değiştirmeye ve istikrarsız bir ivme çizmeye başlar. Ve nihayet 1304 yılında Türklerin eline geçer. 

Beylikler ve Osmanlı Dönemi

1304 yılı itibariyle Türk beyliklere geçen Efes’te 98 yıl boyunca refah sürse de 1402 yılında Moğol saldırılarında nasibini alır ve büyük tahribata uğrar. 1425 yılında ise şehri Osmanlı fetheder. Bu noktadan sonra Efes büyük bir hızla önemini yitirir ve 20.yy a geldiğimizde Menderes Nehrinin taşıdığı kumlar ovayı genişletmiştir. Bir sahil kenti olan Efes artık denize 5km kadar uzaklıkta kalır.


Kuşadasın da Gezilecek Yerler

Kuşadasın da Gezilecek Yerler

Kuşadası Gezilecek Yerler

Kuşadası gezilecek yerler açısından onlarca alternatife sahip. Her türlü beklenti ve ilgi alanına uygun seçeneğin bulunduğu ilçede farklı noktalara ulaşmak için araca ihtiyaç var.

1. Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı

Türkiye’nin saklı cennetlerinden Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Kuşadası ilçe merkezinden 27 km mesafede. Otomobille girişin 10 TL olduğu milli park, kendine özgü bitki ve hayvan türleri ile bölgenin en doğal noktalarından. 1994 yılından bu yana milli park statüsünde olan bu güzel yerde piknik, doğa yürüyüşü, yüzme gibi aktiviteler yapılabiliyor.

Her yıl 1 milyonu aşan ziyaretçisiyle özellikle yaz aylarında hareketlenen milli parka Kuşadası üzerinden Güzelçamlı’dan, Söke üzerinden ise Büyük Menderes Deltası’ndan giriş yapılabiliyor. Her iki nokta arasında askeri bölge bulunması nedeniyle milli parkın kuzeyi ve güneyi arasında siviller için bağlantı imkanı yok. Güzelçamlı’dan girildiğinde arka arkaya sıralanan 3 farklı koyda piknik, plaj, tuvalet-duş ve kafe var. Ayrıca Kuşadası merkezden kalkan tekne turları da milli park koylarında yüzme molası veriyor. Yunanistan’ın Sisam Adası’nın Türkiye ile en yakın konumda olduğu bölümü de milli parka denk geliyor. 1675 metrelik bu mesafe iki ülkenin birbirine en çok yaklaştığı yer olarak biliniyor.

2. Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı

Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı, 1618 yılında inşa edilmiş. 1966 yılında restore edilen yapı deniz ticareti amacıyla kullanılmış. Dış duvarlarındaki top delikleri korsan saldırılarından korunmak için yaptırılmış. Kervansarayla aynı yılda inşa edilen Kaleiçi Camii, ilçenin en önemli ve en eski ibadet yerlerinden. Kervansaray, geçtiğimiz aylarda belediye tarafından kiralandı. İlçeye gelenler için bir cazibe noktasına dönüştürülerek yeniden çekim merkezi olması amaçlanıyor.

3. Güvercinada

Kuşadası’na ismini veren Güvercinada, ilçeye gelen ziyaretçilerin uğrak noktalarından. Körfezin ağzında limanı koruyan bir konumda bulunan Güvercinada üzerinde Barbaros Hayrettin Paşa’nın yaptırdığı iç kale ile İlyas Ağa’nın yaptırdığı surlar bulunuyor. Mora İsyanı sırasında denizden gelebilecek saldırılara karşı inşa edilen ve adayı çevreleyen surlar 3 metre yüksekliği ile hala ayakta.

4. Zeus Mağarası

Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın Güzelçamlı girişinde bulunan Zeus Mağarası, çok bilinmeyen bir güzellik. Ana caddeden 150 metre kadar içeride kayalık bir bölgenin içerisinde konumlanan mağara dışarıdan kendini belli etmiyor. Yer altı sularının kalkerli zemini aşındırmasıyla muhteşem bir yüzme ortamının oluştuğu mağarada derinlik 2-10 metre arasında değişiyor. Mağarada kış aylarında bile yüzmeye gelenlerle karşılaşabilirsiniz.

5. Kuşadası Çarşısı

Tarihi Kuşadası surlarının içinde uzanan Kuşadası Çarşısı, ilçenin en hareketli noktalarından. Özellikle akşam saatlerinde ışıl ışıl olan çarşıda restoranlar, kafeler, giyim mağazaları ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor.

6. Barlar Sokağı

Kuşadası Çarşısı’nın gece saatlerindeki buluşma noktası olan Barlar Sokağı, eğlencenin kalbinin attığı nokta. Canlı müzik yapan restoranlar, bar ve gece kulüplerinin sıralandığı Barlar Sokağı Türkiye’de turizm merkezlerinde en çok tanınan eğlence adreslerinden.

7. Kuşadası Ege Ports (Kuşadası Limanı)

Türkiye’nin en işlek kruvaziyer limanları arasında daima ilk 3’te yer alan Ege Ports, kruvaziyer gemilerinin yanaştığı iki iskele ve 650 yat kapasiteli yat limanına sahip. Yunanistan’ın Sisam (Samos) adasıyla karşılıklı feribot seferlerinin de düzenlendiği liman çevresinde kafe, restoran ve mağazalar bulunuyor.

8. Kuşadası Marina (Setur Marina)

İlçenin son yıllardaki en popüler mekanlarından birine dönüşen Setur Marina, 450 deniz, 150 kara yat kapasitesiyle Ege Bölgesi’nin en büyük marinalarından biri. Marinayı yaşam merkezine dönüşen bölüm ise mağaza, kafe ve restoranları. Yaz-kış ilçeye gelen birçok kişinin uğrak noktasına dönüşen marinada birbirinden güzel mekanlar var.

9. Kadınlar Plajı

İlçe merkezindeki en meşhur plajlardan olan Kadınlar Plajı, Kadınlar Denizi olarak da biliniyor. Genellikle dalgasız ve sakin olan deniz, kumsalı ile ilçeye gelen ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği plajlardan biri. Çevresinde çok sayıda kafe, restoran ve tesis var. İlçe merkezinden dolmuşla ulaşılabilen plaj, yaz aylarında tıklım tıklım.

10. Adaland

Adaland Aquapark, Türkiye’nin ve Avrupa’nın sayılı su parklarından biri. İçerisinde farklı kategorilerde onlarca su kaydırağının bulunduğu, çocuk havuzu, dalga havuzu, atlama kuleleri ve animasyon gösterileri ile eğlence merkezine dönüşen aquapark mayıs-eylül döneminde ziyarete açık. 10-18 saatleri arasında ziyaret edilebilen aquapark İzmir yolu üzerinde Çamlimanı Mevki’nde.

11. Kurşunlu Manastırı

Davutlar’a 12 km mesafede bulunan Kurşunlu Manastırı, 600 metre yükseklikte konumlanıyor. Etkileyici bir manzaraya sahip olan manastırın 8. yüzyılda dünyanın farklı yerlerindeki baskılar sonucu Anadolu’ya gelen Hristiyan din adamları tarafından inşa ettirildiğine inanılıyor.

12. Pygela

İlçenin kuzeyinde Kuş-Tur Tatil Köyü’nün bitişiğinde yer alan Pygela, Eski İçmeler olarak bilinen mevkide kurulu olan antik çağ yerleşim yeri. İsmine ilk kez Trihçi Strabon’un antik Anadolu coğrafyasını anlattığı Geographika kitabında rastlanan Pygela, Truva Savaşı’nda kaba etlerine hastalık bulaşan Agamemnon’un askerlerinin tedavi edildiği bir şifa merkezi olarak tanınıyor. Herhangi bir tiyatro, ana cadde ya da stadyum gibi kalıntıların bulunmadığı şehrin dönemine göre az nüfuslu bir yerleşim yeri olduğu tahmin ediliyor.






Kuşadası Tarihi

Kuşadası Tarihi

Türkiye‘nin ilk turizm merkezlerinden Kuşadası, Aydın’ın Ege Denizi kıyısındaki ilçesi. 1960’larda başlayan turizm hareketliliği ile kısa süre içerisinde büyüyen ilçe, ülkemizde kruvaziyer turizm denildiğinde de ilk akla gelen limanlardan birine sahip.

Yeşille mavinin buluştuğu Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, mavi bayraklı plajları, hareketli gece hayatı, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi ve turistik noktaları ve yüzlerce konaklama tesisi ile Kuşadası, Ege kıyılarında tatil yapmak isteyenler için iyi bir alternatif.

Kuşadası Tarihi

Tam olarak hangi dönemde kurulduğu bilinmeyen Kuşadası’nın İyonlar tarafından Neopolis ismiyle Efes’e bağlı bir yerleşim yeri olarak kurulduğu tahmin ediliyor. İlk olarak Pilavtepe eteklerinde Andızkulesi mevkinde kurulan şehir, ulaşım güçlüğü nedeniyle bugünkü yerinde Scala Nuova adını almış.

Tarih boyunca Lelegler, Aioller, İyonlar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı’nın egemenliğine giren Kuşadası, İyonlar döneminde deniz ticaretinin zenginliği ile büyük gelişme kaydetti. Antik çağlarda Anadolu’nun Akdeniz’e açılan en önemli limanlarından biri olan şehir, Orta Çağ’da korsanlar tarafından kullanılan bir merkezdi. Osmanlı egemenliği ile birlikte ilçe merkezinde inşa edilen mimari yapıların birçoğu hala ayakta. Kurtuluş Savaşı sırasında 1919-1921 yıllarında İtalya’nın; İtalya’nın çekilmesinin ardından da Yunanistan’ın işgaline uğrayan Kuşadası 7 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtuldu.